web analytics

Doldur – boşalt turizm!

Doldur – boşalt turizm!

Her hangi bir stratejisi olmayan, suyun sıcaklığına, akıntısına,diğer tehlikelerden kaçma kaygısıyla yiyeceğe ulaşlmak kadar hayatta kalma içgüdüsü ile bir yandan öte yana savrulan balık sürüsüne mi benzetsem,yoksa geride olduğu maçı kazanma,bir gol atma kaygısıyla doldur boşalt dediğimiz, tek amacı topu hiçbir kişiyi hedeflemeden ceza sahası içine gönderip, tesadüfi gol yakalamaya çalışan takımlar gibi, turizm yapmaya devam ediyoruz.

Turizmi idare etme noktasında olanlar kendi işlerine bakarak tribünden olayı sanki hiçbir şey olmamış ,bu takım küme düşme tehlikesinde değilmiş gibi kendi aralarında muhabbete, atışmalara devam etmekte bir sakınca görmüyorlar.

Halbuki , geliri olmayan futbolcusundan, maaşını alamayan teknik direktörden çaycısına kadar son iki yılda Pandeminin de etkisiyle artan ses tonu ile son 7-8 yıldır bağırıyor, uyarmaya çalışıyor, yaşayamıyoruz, yolda yürüyecek halimiz yokken, bize koşun, bir de gol atın diyorsunuz.

Küçük balıklar büyük balıkların yemi olmaktan öte, büyük balıklar da dışarıdan gelen iri balıklar tarafından yutulur hale geldi.

Sanal başarı yarışı:

Magazin yazarı gibi, uyduruk hikayelerle, gerçek olmayan rakamlarla, doğruyu göstermeyen terazilerin ibrelerine bakarak bizi manken gibi gösterme gayreti içinde olanlara şaşkınlıkla bakıyor, sanki bize başka bir dünyadan sesleniyorlarmış duygusunu yaşıyoruz.

Başarı varmış gibi konuşanlarla aynı dünyayı paylaşmadığımız açık.
Bu bir yaşam mücadelesidir, bilgisayar oyunu değil.

Türk turizmi, belli bir azınlık hariç, inlemelerin ayyuka çıktığı bir dönemde can çekişmeye devam ediyor. Hastaya ilaç vermek yerine teskin edici sözlerle, ‘’bir şeyin yok, geçecek merak etme !’’ babından sözlerle turizmciler pışpışlanıyor adeta.
İstanbul’undan Ege’sine, Akdeniz’inden Kapadokya’sına tablo birbirinin aynı.

Türk turizminden önce turizmcisi, yatırımcısı işletmecisi işportaya düşürüldü.

Türkiye’nin en değerli markası şimdi işportaya düşürülmüş durumda. Yılların güzel ürünü, muhteşem markası, krallara layık doğasından tesislerine, sunduğu her serviste rakiplerine fark atan kaliteli ürün kumaşı , gerçekte aynı olsa da, ancak bu fiyata alıcı bulmakta, işportadaki talep ise başarı olarak görülmekte, gösterilmektedir.

Bu uyarıları yaptığımızda, gel kardeşim bunları beraber anlatalım dediğimizde,sana geldik, sen de göster bak sektörün durumu bu, çığlıkları duyur dediğimizde sırtını çevirenler, siyasi manevra ile Cumhurbaşkanını ,Bakanı pas geçerek muhatabı olarak görmek isteyenlere,’’bana boşuna geliyorsun, atadığım adamı yok sayarak, dikkate alamayarak almadan gelmenin siyasette yeri yoktur’’ yanıtını sonuçları le göstermiş ,zahmet edip randevu bile istemeyip muhatabı doğrudan ilgilisine gitmemiş, muhatabı da ‘’ben ne seni ,ne de senin üyelerini muhatap almam’’ tavrını benimsemiş, körler sağırlar birbirini ağırlar demesek de, iki yıl gibi bir sürede tarihinin en yok edici koşullarını yaşayan seyahat acentalarına el uzatan olmamıştır.

Açıkçası ne olduğu konusunda fikrimizin olmadığı, ne Türsab yönetiminin, ne de ilgili bakanlığın her hangi bir bilgi verme gereği duymadan yürüttüğü, daha doğrusu yürütmediği çalışmalar sonucunda ne gereken yasa çalışması yapılmış, ne sağır sultanın duyduğu sorunları çözme konusunda hükümetin ilgili bakanlıklarınca adım atma gereği duyulmuş ,ne de kağıt üzerinde olsa da, gerçekte fiili olarak mesleki yaşamlarına son verme durumunda kalan binlerce seyahat acentasına hayat öpücüğü niteliğinde bir katkı yapılmıştır.

Turizmin oksijeni,demokrasi’dir.

İnsanların canlıların yaşamında nasıl oksijen, olmazsa olmazdır, turizmin oksijeni de demokrasidir .

12 Eylül 1980 öncesinde taze ,yeni yeni meyve vermeye başlayan turizm, demokrasinin darbe ile yok edilmesi nedeniyle 1984 yılındaki seçimle parlamenter demokrasiye dönüş hamlesine kadar yerlerde sürünmüş, serbest seçimin ardından turizm şahlanmaya başlamıştır.

Demokrasi alanındaki gerilemeler, tutuklamalar, gözaltılar ,en ufak demokratik bir talebin seslenmesine izin verilmemesi, şiddet uygulayarak bastırılması, Gezi olaylarından bu yana yaşananlar özellikle demokratik hassasiyet gösteren batı dünyasının turistini bizim turizm mağazalarımızdan ,ülkemizden uzaklaştırmıştır. Demokrasiden ne kadar uzaklaştıysak, o kadar da turist uzaklaşmaya başlamıştır. Batılı turist sayısındaki azalma bunun göstergesidir.

Küme düşüyoruz;
Ürünlerini batı dünyasının taleplerine uygun geliştirmiş sektörümüz, alıcısı azalan ,üretimi ise her şeye karşın artan mallarını, ürünlerini, turistik servislerini, başka müşterilere yarı fiyatının da altına, hatta rekabet nedeniyle zararına satmaya mecbur bırakılmıştır.

Batan geminin malları bunlar, yetişen alıyor..!!! çığırtkanları iş başında..
Talebi yüksek tutuyoruz! Nidalarıyla önceden Beyoğlu’nun, Nişantaşı’nın , Bağdat caddesinin dükkanlarına gelen müşteri yerine ,Mahmutpaşa müşterisine satmaya başlayan esnaf, komşu ,rakip ülkelerde satılan daha düşük kalitedeki malın yarı fiyatına bile müşteri bulamazken, doğruluğu, 2008 yılında değiştirilen yöntemle iyice şüphe götüren TÜİK rakamlarını öne sürerek memnuniyet ifadesi yarışına giriyorlar.

Maliyetinin altına satılan malın fabrikasının satış mağazası dolu olsa ne olur ki! Batışı biraz daha hızlandırır ,o kadar.
Şimdiye kadar, küçük dükkanlar kapandı, sadece sahibinin canı yandı. Ya şimdi bizi bekleyen tehlike nedir?bu biliniyor, görülüyor mu? Tedbir alınıyor mu? O koca mağazalar batarsa, ona mal verenler ,yolcularına bakanlar, tedarik zincirlerini oluşturanlar ne yapacak? Bir öngörü, bir plan var mı?

Batan geminin mallarına üşüşenlerin bıraktıkları döviz Bağdat caddesini değil, olsa olsa Mahmut paşa esnafının cirosunu yakalar, müşteri başı alışveriş miktarı 840’ları değil, olsa olsa 350’leri yakalar.

Geleceğin oyunun bu günden kurmak gerekiyor.

Gerçeği, birilerinin hoşuna gitme, ya da şerrinden korunma uğruna gizleyenler, ses etmeyenler nedense iki yıldır sürdürdükleri suskunluklarını, karından konuşma huylarını terk etmeye başladılar. Siyasi tablodaki renk değişimini irdeleyen gözler, hiç umulmadık sözler söylemeye başladı.

Derdi turizm olmayanlar siyasi ikbal aracı olarak daha düne kadar fotoğraf çektirmekten bile kaçanlar nedense sıkı sıkı kulis çalışmaları yapmaya başladılar.

Türk turizminin gözü şimdi Ukrayna ile Rusya sınırlarına dikilmiş durumda.

Demokrasinin üzerine şal örtenler, meclisi bombalayanlar, salgın hastalık üzerine gelecek bir olumsuz haber turizmin enkazını bile kaldıracak güç bırakmaz, Kıbrıs’ın Maraş bölgesine döneriz.

Türkiye Yurtta sulh Cihanda sulh ilkesiyle yürütebileceği dış politika ekseninde belki kuzeyimizdeki olası savaşı, tehlikeyi bertaraf etme, dondurma tavrında başarılı olabilir, bunu her yurttaşımızın desteklemesi gerekiyor. Sadece kuzey değil, tüm komşularımız, hatta komşularımızın komşularıyla kuracağımız olumlu ilişkiler ülke turizminin kurtuluşunun ışığı olacaktır.
Bu hükümet ya da bir başka hükümet, bunu ivedilikle sağlamakla yükümlüdür.

2022 yılında 85 milyon turist, 120 milyar dolar döviz girdisi hedefleyen ülkenin birini gördükleri halde, karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ülkemizi neden bu güdük rakamlara mahkum ettiklerini anlatmak zorundadırlar.

Planlayıcı, düzenleyici devletiyle, acentacısıyla , otelcisiyle, uçakçısıyla, rehberi ile otobüsçüsü ile lokantacısıyla hediyelik eşya satıcısı ile ,bunların başında duran seçilmiş ya da atanmışlarıyla ,onları oralara layık görenleriyle hesabı vermek zorundayız.
Yoksa bu canım ülkeyi, bu ülkenin çocuklarını, yatırımlarını, doğal servetini, emeklerimizi heba ederek ülkeyi de kendimizi de batırırız.

Doldur boşalt turizm anlayışının yerine turizmde bir sanatkar gibi dantel işlemeliyiz.
Deniz Tüfekçi