web analytics

Afrika’nın incisi, Uganda

Afrika’nın incisi, Uganda

Geçen yıllarda yolumuz doğu Afrika’nın ortalarında yer alan Uganda’ya da düştü. Merak edenler için hemen söyleyelim ülkede Ebola tehlikesi henüz yok. Aslında ebola’nın doğduğu batı Afrika ülkelerine de çok uzak bir ülke Uganda. Hatta öyle ki batı Afrika İstanbul’dan 4000 km uzak iken Uganda 5000 km mesafede.

Tüm yayıncılarımızla da hem medya partner, hem de üyesi olduğumuz ATA için çoğunluğu ABD’den oln tüm Dünyadan 15 medya mensubu ile Kampala’da buluştuk.

Tüm Afrika ülkelerininin Turizm Bakanlıklarının üye oldukları ATA için, üye ülke Turizm Bakanları, üst düzey turizm yöneticileri ve Afrika’ya uçan birçok üye havayolu temsilcisi de ekvator çizgisi üzerinde yer alan başkent Kampala de gerçekleşecek kongreye katıldılar.Kongre katılımcıları başta Ebola olmak üzere Afrika turizmi ile ilgili çeşitli sunumlar yapacak, konferans ve panellerde yer aldılar.

Biz de kongre öncesi ve sonrası düzenlenen Uganda tanıtım turlarına katıldık. Bu gezilerde katılımcılar grublara ayrılarak Uganda’nın farklı turizm yörelerini de kongre dışında tanıma fırsatı yakaladılar. Biz  kongre öncesi 3 günlük turumuzda Queen Elizabeth Milli Parkı ve Krater Gölünü gezdik. Kongre sonrası turumuzda ise Murchison Milli Parkı ve  şelalerini tercih ettik. Grubun diğer üyeleri ise farklı bir bölgede   çok sayıda hayvan çeşidinin yanısıra ünlü Uganda gorillerini de görme fırsatı yakaladılar.

Grubumuz Kampala tesislerinden ayrıldıktan sonra Kongre öncesi 3 günlük tur için ilk gün Queen Elizabeth Milli Parkını kapsayan tur içinde yer alan Portal koyunu tanıdılar ve Kyaninga Lodge’da öğlen yemeklerimizi yedik. Rubona da 200 kadın üyeli Rubawa kooperatifinin sepet sanatı örneklerini sunduğu ve çeşitli bitkilerden elde edilen boya üretimlerini gördük. Gece geç saatlerde ulaşılan Queen Elizabeth Milli Parkında bulunan mükemmel servislere ve muhteşem manzaraya sahip Mweya Safari Lodge’da yenilen akşam yemeği ve konaklama ile günü tamamladık.

2.gün safari günüydü ve sabah gün ışıkları oluşmadan saat 06.00 da safari cipleri ile Milli Park gezisine başladık. Katungru Kanalını çevreleyen parklarda, Kabatoro yanardağ kraterinde oluşan geyik türlerinden örneklere, bufalolor ile değişik türlerden  Afrika kuşlarını,  fil ve aslanlara kadar çok sayıda hayvanı doğal yaşamları içersinde görüp fotoğrafladık. Baboon Cliffs adlı bölgede tuz gölü kıyısında dinlenen grub Kongo ile sınır çizen Rwenzori dağlarının Uganda bölümünde artık yemyeşil olan çeşitli kraterlerde yaşayan yabani hayvan çeşitlerini tanıdık.  Mweya Safari Lodge’da yenen öğle yemeği sonrası grubumuzun gezisi, Edward ve Albert göllerini birbirine bağlayan Kazinga kanalındaki tekne turu oldu. Bu turda yine çeşitli kara hayvanların yerini bu kez su aygırları, timsahlar aldı. 2 saatlik tur ardından yine aynı tesisde kalınarak Mweya yarımadasına hakim tepede akşam yemeklerini yiyerek o güne dönük anılarımızı tazeledik.

Kongre öncesi turmuzun son gününde başşehir Kampala dönüş yolculuğuna çıktık. Yol üzerindeki Kasese bölgesinde bulunan Rwenzori Sanat Merkezinde totem ve heykellerin nasıl yapıldığını uzunca dinledik, gördük. Öğle yemeğimiz muhteşem manzaralı Rwenzori Guest  House’da gerçekleşti. Kasese çay ve muz bahçelerinine veda etmeden Ekvator çizgisinde anı fotoğrafları çektirerek Milli park’tan ayrılarak uzun bir yolculuk sonrası Kampala’daki otelimize ulaştık.

Başkent Kampala’da gerçekleşen 5 günlük kongre sırasında THY Uganda genel müdürü Erbil Akgün ve satış direktörü Cem Batu ile tanıştık. Uganda turizmi ve THY’ımızın bu ülkeye gerçekleştirdiği uçuş bilgilerini aldık. Müdürümüz ile yaptığımız görüşmede Uganda & Türkiye seferleri, turizm ilişkileri, yapılması gerekenler konusunda görüştük.

Ayrıca Türkiye’nin Uganda büyükelçisi Sedef Yavuzalp’de Büyükelçiliğimize yaptığımız ziyaretimizde Uganda – Türkiye ilişkilerinin hızla arttığını ve Uganda’lılara verdikleri vize rakamının, 2012 de 1.973, 2013 de 2.569 ve 2014 ün ilk 9 ayında e-vize hariç, 1.623’ü geçtiğini ve yıl sonunda bu rakamın 2.000’leri aşacağını belirtti.

Kongrenin son gününde Uganda Turizm Bakanı’nın da olduğu davetli bir grub Nil nehri kıyısında bulunan ve  bir macera turizmi bölgesi olan Jinja’daki parkta adımıza ağaçlarımızı diktik, sonrasında kıyıda verilen öğle yemeğine katıldık. Uganda Turizm bakanı ile söyleşimizi yaptık, kendisine nzar boncuğumuz taktık.
Polis eskortları ile yaptığımız bu küçük turumuzda Kampala’nın giriş ve çıkışında yaşanan felaket trafik sıkışıklığına da yakalanmamamız da doğrusu bizi çok sevindirdi.


ATA Kongresinin tamamlanmasından sonra 3 günlük son turumuzun rotası Murchison Milli Parkı ve  şelaleri oldu. Çok uzun ve henüz tamamlanmamış bir yolculuk sonrası cipimiz öğle yemeği için Murchison Milli Parkı girişinde yer alan Kabelega Resort’da öğle yemeği için 1 saatlik bir mola verdi. Park girişi ile birlikte yemyeşil ağaçların arasında yer alan toprak yoldan, kah kayaları atlayarak, kah derin olmayan su göllerini aşarak geç saatlerde  konaklamamızı yapacağımız Paraa safari Lodge’ a vardık. Ama güneşi batırmadan ünlü Nil nehrinin doğduğu yer olan bölgede bot turumuzu da ihmal etmedik. Nil nehrinde gerçekleştiridiğimiz bu gezimizide su aygıları, onlarca değişik türden kuş çeşidini de görüntüledik.

Post Turumuzun 2.gününde yolumuz milli parkın Buligi bölgesindeki zürafalardan aslanlara, buffalo’lardan bir maymun türü olan babonlara, su aygırlarından doğal koruma alanları olan Rhino dedikleri bizim gergedanları uzaktan da olsa görüntüledik. Tesisimizdeki öğle yemeğinden sonra Nil nehrinin doğduğu şelalelerden birine yaptığımız nehir turumuzda timsahları, su aygırlarını ve ekvator bölgesininin zengin kuş çeşitlerini gördük.

Son günümüzde birkaç cip alabilen sal türü teknemiz ile Nil nehrini geçerek ormanlık yoldan dönüşe geçtik. Sonunda orman yolunun tamamlandığı Masindi kasabasında öğlen yemeğimizi yiyerek başşehir Kampala’daki otelimize döndük.

Son günümüz dönüş günüydü. Ancak tüm gazeteci dostların ucakları gece yarısında ve benim THY dönüş uçağım da sabah karşı olunca gün boyu ek bir tur düzenlendi.

Entebbe havalanına gelmeden Viktorya gölü kıyısındaki yat klub’ten kalkan teknemizle 45 dakika uzaklıktaki Ngamba adasına ve bu adada yer alan doğal şempanze parkına gittik. Veteriner kliniğinden turist konaklamasına kadar düşünülmüş köyde yediğimiz yemeğin ardından yat klub yakında bulunan hayvanat bahçesinde bu kez doğal hayatlarında gördüğümüz hayvan çeşitlerini adeta bir doğal hayat parkına benzeyen hayvanat bahçesinde de izledik.

Viktorya gölü kıyısında verilen piknik türü vda kokteyli ile Uganda gezimiz sona erdi.

Uganda insanları zengin bitki örtüsü ve yetişen çok sayıda meyve ve sebzesi nedeniyle karnı tok, fakir ama mutlu insanların ülkesi. Meyvelerden yemek yapıyorlar. Muz kızartma üzerine dökülen fıstık sos ile muhteşem. Avakado, ananas, mango  ve muz ülkesi. Çay  ve kahvesi çok ünlü. Turizm daha çok genç. Milli parkların dışında pek turizm çeşidi yok. Otel sayısı az. Yabancı zincilerden bir grubun başkent’de tek bir oteli var. Kaldığımız otel de dahil olmak üzere konaklama tesisleri turizmi pek bilmeyen Hint’lilerin elinde. Milli parklarda bulunan ve Lodge denilen tesislerde internet dahil inanamadığımız güzel ve eksiksiz servisler gördük. Yeme içme ucuz, ulaşım pahalı. Tanrı tabiatı, doğal güzellikleri vermiş ve çok uzun olmayan bir süreçte turizm de Uganda’nın Afrika’nın incisi olma yolunu kısaltacaktır.

  • uganda_gal11
  • uganda_IMG_3588
  • uganda_IMG_3638
  • uganda_IMG_3716
  • uganda_IMG_3956
  • uganda_IMG_3958
  • uganda_IMG_3969
  • uganda_IMG_3996
  • uganda_IMG_4033
  • uganda_IMG_4082
  • uganda_IMG_4096
  • uganda_IMG_4113
  • uganda_IMG_4115
  • uganda_IMG_4136
  • uganda_IMG_4162
  • uganda_k 3520
  • uganda_k3521
  • uganda_k3524
  • uganda_Nil river borns here
  • uganda_P1060613 (2)
  • uganda_son0
  • uganda_son1
  • uganda_son5
  • uganda_son66