Pandemi.
Hem de küresel.
Canla başla çalıştılar,
kelimenin tam anlamıyla,
ölümüne!
Öldüler de…
Çok can kaybetti sağlıkçılar.
Hasta oldular.
Ne yazık ki,
meslek kazası, ya da meslek hastalığı olarak bile görülmek
istenmediler.
Sövüldüler, dövüldüler,
öldürüldüler.
Kimse korumadı onları.
Seslerini çıkarttılar,
cop yediler, biber gazı dayatıldı sağlıkçılarımıza.
O doktorlara, hemşirelere…
Teker teker, kaçtılar.
Kendilerine gram değer vermeyen ülkeden, tüm sevdiklerini arkalarında bırakarak,
çok daha iyi şartlarda,
hem işlerini yapabilmek,
hem de en azından insanca yaşayabilmek için gittiler.
Tıpkı, o beyaz atlara binip giden,
O güzel insanlar gibi.
Arkalarından,
bu ülkede çıkabilecek,
en yüksek perdeden bir ses,
haykırdı adeta,
“giderlerse gitsinler”!!!!!
Gidiyorlar.
Kimseyi de dinlemeden.
Aileler, bunca zahmetle yetişdirdikleri biricik yavrularıyla,
gözyaşları içinde ayrılıyor!
Bu ülkenin çocukları,
birer birer kaçıyor!
Giderlerse gitsinler kervanı her geçen gün büyüyor!
Sadece sağlıkçılar değil,
fırsatını bulan tüm sektörlerin
çalışanları,
“giderlerse gitsinler” diye haykıran ses orada oldukça,
gidecekler.
Turizm sektörü de bunlardan,
hatta en önemlilerinden biri.
Kim ne derse desin,
pandemiye rağmen,
kendini en çabuk toparlayıp,
ülke ekonomisine büyük katkıyı sunmakta.
Ancak,
O “giderlerse gitsinler” kervanına
turizmciler de katılmakta.
Nasıl katılmasınlar?
Enflasyon,
gerçek olanı,
% 200 lerin üstünde.
İyi niyetli işletmelerin,
İki ayda bir yaptıkları zamlar bile yetmiyor.
Gidiş hiç iyi değil.
Çocuklarımızı, evlatlarımızı kaybediyoruz!
Her geçen gün, bir öncesini aratır durumda.
“Giderlerse gitsinler” anlayışından kurtulmadıkça, sadece el sallamak ve gözyaşı dökmek düşecek bizlere,
çocuklarımızın, çalışanlarımızın ardından.
- Yanlış olmasın - 29/10/2024
- Sahiller halkın olacak! - 22/06/2024
- Burası Sultanahmet - 08/03/2024